bir yolu yürüyorum
uzun zamandır yürümediğim, yürümekten imtina ettiğim,
yıllar sonra kavuştuğum çarpıntılarım gömlek cebimde
bu aşina yolda ilerliyorum bambaşka adımlarla;
şu ağacın dibinde gülüşmelerin kırıntıları
gri asfaltta sızmış mutluluğun lekeleri
hemen caddenin köşesinde bekliyor vedalaşmalar
olmasalar olurdu, benim olmasalar da.
kolay değil, göz göze görmek,
eşleşmek sözcük sözcüğe, nefes nefese
frekanslar farklı olmasa, fakat, olur muydu müzik
bu dudaklarda, senin yanaklarında?
kolaylansaydı hayatlar, hay hay,
damla damla yutkunurken dönüşerek,
ve değişseydim, ben olur muydum
yolundaki o yabancı; olduğunca dürüst ve farklı,
kırılmak, esnemeyen kemiklerin harcı.
yüzümde güneş, avuçlarımda kırılmışlıklarım,
kollarımda geçmişin kanlı emareleri belirmekte
bir varoluşun sancısı var parmaklarımda, titrek,
sevmeyi istiyor uçları, sadece sevebilmeyi.
zihnimin ön saflarındaysa gayrinizami bir savaşın uğultusu
öncü birliklerim senin hüsnü hatlarında tutsak
uzak yakın bir dudaktan iki söze bakıyorum,
Pyrrhus gibi, tüm zaferlerimde sinik bir mağlubiyet kokusu,
galip gelmekten korkuyorum.