yazabilmem sen ne hürsün,
artık bütün kızıl kızsızlardan,
annem ayağıma çeyiz örsün.
ne gario lojman demesi, evim,kedim
lojman gibi olmayan her lojman benim,
ve çok askerler lojmanlar.
hiç kırık olmadı kanepeler .
yazı bilmezdim,tozlu halılarda hıçkırıklar
bir köşenin kedi olması,
her köşenin beyazlarla bayramı.
benim evim çok köşeli olmasına rağmen dardır
benim evim,
yataktan kalkıp salonda uyumaktır.
her sesin,odalarda,
kimi ranzalı kimi yer de minderli,
babanneler ve tesbih olan elleri.
apartmanda inler ezanlar,
cam önlerinde karlar
bu yüzden günün gerçekte hiç bitmeyen geceleri
yalnızca kediler ve babanneler uyumazlar.
bu kez farklı,
iki kedi, biri insan biri kedi,
ikisi de bana yusuf olabilmeyi ilham etti.
ben hiç dört gün,
dört kırmızı,
hiç toprak gibi
elim tüy,zihnim fikre hazım.
ben dört gün hiç uyumadım,
parmağımdan süt aktığı gün
salon bile soğuktu
o beni uyuttu.
ve ben geceye vardım.
kedersizce, halbuki nedensizce
bu gidişin nedensizliği
bir kedinin herşeyden habersizliği
ellerim artık ne çizilecek kanayacak,
ama o bu gece yalnız uyuyacak.