farkındayım bir ben var.
onun rızası alındı çıkmadan yola
ya da yolun ortalarında
yeşil rengin ev sahipliği yapmadığı bir yerlerde,
nerde, tanrının terk ettiği
şeytanın iş bulamadığı bir yerde.
suyun sesine aciz kalmadan,
paçaları sıvamıştım.
bak ne bir seslenen var,
engel yok,bilsin
yolunda kıvranandan haber var,
kendime seslendim ilkin.
burada ellerime ısındım bilesin.
ve henüz sıcakken düzelttim de
duvarların icadından önce,
bir bence duvarcı vardı.
öyle ifadesiz,
ben ne dediysem o değil.
farkındayım bir sen var,
tüm o serçelerin sanatlı deyişleri
sınıfta anlamamasına rağmen kafa sallayan çocuk,
bıraktım kafamda bir kuytunun ellerine bilmediklerimi
sol elimi kaldırdım,
indirdim şefkatle gerçek hislerimin kucağına,
bak sen deyince şakıyor eller
balkon hiç soğuk değil.
iki elin sesi var.
soğukta bir el diğerini sever.
susup yavaşça bana yabancı seslere,
uyandım sene, sana da neymiş?
hızlı bir trene tahammülüm kadar,
bene yabancılaşmaya, bana da neymiş?
tümüme varmışım, doğadan bahsedemem,
gülüm demek, nerdeyse gülün adı olmuş.
düştün mü bir kere balkondan,
sevişmek hepsiyle edepsizleşiyor.
siz belki bilmezsiniz,
edep köylerde yaşıyor.
farkındayım bir ben var,
dokunduklarım arasında bir tek dokunduğum benim.
dokunmak ne güzel bir başkasıyla.
şimdi ben bir nesneyim ya ne güzel eller,
eşyanın hikmetine varamazsan
ben yine ben olurum.
ağlamak şiir okumak kadar terlemek gibidir de.
söz irfansız mıdır öylesine uzarken dilden dile.
ölüm ancak yaşarken hissedilir,
hak değil.
söylediklerim hiç değilse bir kez benim önümde eğilir.
farkındayım bir el var.
şarkılarla terletemeyeceğin.
şiirlerde söyleyemeyeceğin.
biliyorum.
her çocuk bir kez kör olmuştur.
her kör bir kez duymuştur.
söyleyin aristoya bir daha bu kahveye uğramasın.
ve sen,
söyle,
dalgaların açısı hiçe yaklaşırken,
sen çok önce geldiysen,
çok önce senden bile erken.
ağırlar mıyım?
ev sahibi olmadan da seni.